23 Aralık 2025 - Salı

TEKTİPLEŞME KÜLTÜRÜ

Farklılıkları törpüleyen, “uyum” adı verilen sessiz bir anlaşmadır , tektipleşme.

Yazar - Aydın Uzkan
Okuma Süresi: 4 dk.
Aydın Uzkan

Aydın Uzkan

-
Google News

   Kalabalık, bir nehir gibi akarken; her birey, kendi rengini kaybetmiş bir damla olarak bu akışta eriyor. Bu hal, sessizce ilerleyen alışkanlık gibi, hayatın en doğal haliymiş izlenimini oluşturuyor. Oysa, farklılıkları törpüleyen, “uyum” adı verilen sessiz bu anlaşma , tektipleşmenin ta kendisidir.

Tektipleşme, günümüzde en çok kaçınılan ama ne hikmetse o denli içine düşülen bir çukurdur. Toplum, görünmez bir kalıp gibi bireyin etrafında daralırken, farklı olmak bir hata payına dönüşür. Aynı davranışlar ödüllendirilir, benzer düşünceler güvenli kabul edilir. George Orwel ‘ın “Herkes aynı düşünüyorsa, kimse fazla düşünmüyordur’’ sözü tektipleşmenin düşünsel hezeyanını anlatır. Bu yüzden ‘’Sürüden ayrılanı kurt kapmaz, düşünce kapar’’ der  Merhum Cemil Meriç.

Toplum mühendisliğinin yan ürünü olan tektipleşmede, her şeyin tadı her şey ya da hiçbir şey gibidir. Tavuklar bile seri hâlde üretilir. Tıpkı deniz ürünleri ve balıklar gibi ve bizim gibi !

Reklam panoları, insanlara ne düşüneceklerini değil, neye benzeyeceklerini fısıldar. Mutluluk, standart ölçülerle paketlenir; bedenler, hayaller ve arzular seri üretime girer. Sosyolojik olarak bu, tüketim toplumunun bireyi bir “model”e indirgemesidir. Farklı olmak riskli, benzemek güvenlidir; böylece kalabalık, kendi gölgesinden korkmayan bir kitleye dönüşür.

Dil bile bu süreçten payını alır. Kelimeler sadeleşir, anlamlar incelir, nüanslar kaybolur. Herkes aynı cümlelerle sevinir, aynı sözcüklerle öfkelenir. Oysa dil, düşüncenin evidir; evler birbirinin kopyası olduğunda, düşünceler de misafirlikten öteye geçemez. Toplum, konuşurken bile tek bir ağızdan konuşmaya başlar.

Eğitim, tektipleşmenin en sessiz atölyesidir. Soruların sayısı azalır, cevapların doğruluğu artar. Merak, ölçülebilir olmadığı için kenara bırakılır; başarı, normlara ne kadar uyulduğuyla değerlendirilir. Böylece birey, kendini keşfetmek yerine, kendisine verilen formu doldurmayı öğrenir.

Sosyal medyada akan yüzler, filtrelerle pürüzsüzleşmiş bir insan arşividir. Herkes görünür olmak isterken, giderek birbirine benzer. Beğeni sayıları, modern toplumun onay mekanizmasıdır; çoğunluğun parmak izi, azınlığın sesini siler. Tektipleşme burada bir zorunluluk değil, gönüllü bir teslimiyet gibi görünür.

Yine de her tekdüze yüzeyin altında bir çatlak vardır. Bazen bir şiir, bazen beklenmedik bir itiraz, bazen de sessiz bir geri çekiliş… Toplum ne kadar homojenleşirse, farklılık o kadar görünmez ama o kadar da dirençlidir. Sosyolojik olarak bu, bastırılan bireyselliğin yeraltında birikmesi demektir.

Tektipleşme, düzenin maskesiyle gelen bir yoksullaşmadır. Renkleri azaltır, sesleri kısar, ihtimalleri daraltır. Oysa toplum, farklılıklarla soluk alır; birey, benzemedikçe derinleşir. Gerçek uyum, aynılaşmakta değil, yan yana durabilen farklılıklarda saklıdır. Ve özgürlük, tektipleştirmeye direndikçe güzeldir.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.