27 Aralık 2025 - Cumartesi

KARIN YAZAMADIKLARI

Göğün yere fısıldadığı en uzun cümledir kar. Sessizliğin katı hâli gibi iner; dokunduğu her şeyi susturur ama anlamla doldurur.

Yazar - Aydın Uzkan
Okuma Süresi: 4 dk.
Aydın Uzkan

Aydın Uzkan

-
Google News

Göğün yere fısıldadığı en uzun cümledir kar. Sessizliğin katı hâli gibi iner; dokunduğu her şeyi susturur ama anlamla doldurur. Zaman yavaşlar, adımlar bile düşünmeye başlar. Beyaz, bir renk olmaktan çıkar; bir unutma biçimine dönüşür.

Ağır usul ve  nazlı nazlı  yaratandan gelen rahmet hediyesidir kar. İlk tanede şehir, kendini hatırlamayı bırakır. Çatılar geçmişlerini gizler, yollar yön duygusunu kaybeder. Kar yağarken hiçbir yer tam olarak “orada” değildir; her yer biraz içimizdedir. Sanki dünya, üzerimize örtülen büyük bir rüyadır.

Kar üstünde, nereye gittiğini belli olmayan yollar kıvrımlanır. Çoğalır ateşlerin etrafında ısınmaya duran çilekeş insanlar . Ve camların buğusuna hayallerini yazar çocuklar . Çocukluk, karla birlikte geri gelir. Eldivensiz ellerin yanışı, düşüp gülmenin acısızlığı, cam buğusuna çizilen evler… Kar, hatırlamanın masum biçimidir; kirlenmeden önceki hayat gibi. O yüzden ilk kar her zaman biraz annedir.

“Kar yağıyor ve sen gelmiyorsun,” der Cemal Süreya. Bu cümlede kar, yalnızca bir doğa olayı değil, gecikmiş bir kalptir. Yağış, bekleyişe dönüşür; soğuk, özlemin başka bir adı olur. Kar burada, yokluğun en beyaz hâlidir. ‘’Kar altında zaman yavaşlar, hatıralar belirginleşir’’ der  Ahmet Haşim.

Kar, insanın kendisiyle baş başa kalma mevsimidir. Gürültünün üzeri örtülür, hız bastırılır, acele durdurulur. Yağarken saatler anlamını kaybeder; takvim susar. İnsan, pencerenin önünde durur ve hiçbir şey yapmadan bakmanın aslında bir eylem olduğunu fark eder. Kar, düşünmeyi öğretmez ama düşünmeye zorlar. Çünkü beyazlık, boşluk değildir; tersine, zihnin doldurmak istediği bir alandır. Bu yüzden kar manzarası karşısında herkes biraz yazar, biraz şair olur; kelime bulamayan bile susarak anlatır.

Karın yalnızca örtmediği, ayırdığıdır. Şehri dünyadan, insanı insandan, insanı kendinden ayırır. Kar yağdıkça sınırlar belirginleşir; sessizlik büyür, sorular derinleşir. Beyazlık arttıkça, iç karanlık daha çok görünür.

Gece yağan kar, en dürüst aynadır. Ay ışığında parlar ama sıcaklık vermez. Her şey olduğu gibidir, çünkü gizlenmiştir. Kar altında yatan izler, sabaha kadar rüya görür; sonra uyanıp silinir.

Kar, anlıktır; düşer ve kaybolur. Sözü kısadır ama yankısı uzun. Kar, geçiciliğin zarafetidir; var olup hemen vazgeçen bir güzellik. Bu yüzden bakarken tutulur, dokunurken dağılır.

Bizi üşüten, iliklerimizde hissettiğimiz yalnızlık ve faniliktir biraz da, bize dünyada olduğumuzu hatırlatır.

Sonunda kar erir. Her şey gibi. Ama geride bıraktığı sessizlik kalır; kelimelerin arasına sızar. Kar, gitmiş olsa bile, insanın içinde biraz üşüme bırakır. Ve geriye erimiş bir karın soğuk hatırası kalır.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.