KALABALIK YALNIZLIK
Kalabalık içinde yalnızlık, modern dünyanın karmaşık bir yansımasıdır. Bireysel ve toplumsal bir kırılmanın göstergesidir.
Aydın Uzkan
-Bir çığ düşmesi gibi, insanı ağırlığının altında ezen haldir yalnızlık. Kelimeler cılız kalır onu anlatmakta. Ne dillerde tam bir karşılığı var, ne de kitaplar aşikarca anlatabilir onu. Yalnızca hissedilir ve yaşanır.
Yaşamın bir yada birçok döneminde bu duyguyla baş başa kalır insan. Bazen bir saat sürer bazen yıllarca. ‘’Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz’’ der Özdemir Asaf. Yalnızlığın dokunuşu öylesine kuvvetlidir ki, dünyanın en güçlü kişisi bile yenik düşer .
Günümüz toplumu, özellikle metropoller ve büyük şehirler, kalabalıklarla çevrili. İnsanlar, her gün milyonlarca insanla etkileşimde bulunup, toplu taşımalara biniyor, iş yerlerinde birbirlerine yakın mesafelerde çalışıyor. Ancak bu yoğun insan yoğunluğuna rağmen, birçok kişi, ruhsal ve duygusal olarak yalnızlık hissiyle mücadele ediyor.
Günümüz yalnızlığı, yalnızca fiziksel olarak yalnız kalmak değil, aynı zamanda derin bir duygusal ya da zihinsel izole olma halidir. Kişinin çevresindeki insanlardan veya toplumdan kopmuş hissetmesi, duygusal ya da sosyal anlamda bir boşluk yaşamasıdır.
Kalabalıkta yalnızlık, bir kişinin etrafında çok sayıda insan varken kendini izole, terk edilmiş veya yalnız hissetmesidir. Bu yalnızlık, dışsal yalnızlık ile içsel yalnızlık arasındaki farkı net bir şekilde ortaya koyar. Fiziksel olarak bir topluluk içinde bulunan bir kişi, bu toplulukla duygusal, zihinsel ya da sosyal bir bağ kuramadığı zaman yalnızlık hissi ortaya çıkar.
Kalabalık içinde yalnızlık, modern dünyanın karmaşık bir yansımasıdır. Bireysel ve toplumsal bir kırılmanın göstergesidir. Teknolojinin yükselişi, toplumsal yapıların değişimi ve yüzeysel etkileşimler, bu fenomeni güçlendiren faktörlerdir. Kurulan ilişkilerin maddi kazanç, çıkar veya diğer faydalar için kullanılması, yalnızlığı daha da arttırmaktadır.
Kalabalıklar içinde yalnızlık, yalnızların içinde mahşerî bir kalabalık gizlidir. Bu kalabalık modern dünyanın en büyük çelişkilerinden biri haline gelmiştir. Sadece bireysel bir deneyim değil, aynı zamanda toplumsal yapının, teknolojinin ve kültürün etkisiyle şekillenmeye devam etmektedir. İnsanlar arasında yüzeysel ilişkiler, derin bağların eksikliği, anlamlı etkileşimlerin azlığı, kalabalıkların yalnızlaştırıcı etkilerini git gide her mekana bulaştırmaktadır.
Giderek yalnızlaşıyoruz. Toprak gibi insan da erozyona uğruyor. İğne atılsa yere düşmeyen tıklım tıklım yalnızlık pazarları her semte kuruluyor artık. Binaların katları ve evlerin oda sayısı artıkça yalnızlıkta artıyor. Tek kişilik yalnızlıklar kalabalık yalnızlıklara dönüşüyor. İnsanlara ölümde soğuk geliyor yalnızlıkta. Hep kaçmak istiyorlar bunlardan. Oysa her ikisi de yaşam sürecinde insanın başına mutlaka geliyor.
Size ‘’yalnız değilim’’ dedirten, etraftakilerin sizi duyması değil sizi anlamamasıdır. Albert Einstein’in ‘’tüm dünyada tanınmış bir insan olmak ve kendini bir o kadar yalnız hissetmek çok garip” sözü kalabalık yalnızlığı çok iyi özetler..
Ölümün değil ama yalnızlığın çareleri vardır. Bireysel ve toplumsal ilişkileri organik biçimde yeniden inşa etmek, kalabalığın yalnızlığından kurtulmada birinci basamaktır. Şurası da var ki, bu dünyaya yalnız olarak gelen insan yine yalnız olarak ayrılıyor !