Mutsuzluk Buhranı
İnsanoğlu duygu yüklü bir varlıktır.
Aydın Uzkan
-İnsanoğlu duygu yüklü bir varlıktır. Karşısında çıkan değişik durumlarda farklı duygulanımlar içine girer. Bazen sevinir bazen üzülür. Bunlar insanın med cezir halleridir. Tehlikeli olan süreklilik arz edip yaşam tarzı haline gelen duygu halleridir. Bu hallerden biri de mutsuzluktıur. İnsanlık tarihini en eski ve tehlikeli bulaşıcı hastalıklarından biri olan mutsuzluk , modern çağın kalbinde habis bir ur gibi büyümektedir.
Mutsuzluk, mutluluğun aynadaki ters yansımasıdır. İnsanın içinde kalan uktelerin, hedefe varmayan çabaların ve yaşanmamışlıkların birikmesi sonucu meydana gelen evrensel bir hüzün halidir. Bütün mutsuzluklar kardeştir. Aynı dili konuşurlar. İnsanların bazıları hedeflerine ulaşamadığında bazısı da ulaştığı şeyin gerçekten aradığı şey olmadığını fark ettiği anda mutsuzluğa kapılır. Sahip olduklarının farkına varamayanlar mutsuzluk girdabına daha çok yakalanırlar. Onlar varlıkla değil daha çok yoklukla ilgilenirler. Şimdiki zamanda mutlu olunacakları görmeyip mutlu olmayı geleceğe bırakırlar. Verilenin şükrünü yapmadan verilmeyenin mahcubiyetini yaşar dururlar. Tolstoy şöyle der ; ‘’Her insan mutlu olamaz. Çünkü gereğinden fazla özler dünü. Hak ettiğinden fazla yaşar yarını.Ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü. Her insan mutlu olamaz. Çünkü gereğinden fazla özler hayatından çıkanları. Hak ettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girenleri. Ve asla göremez yanı başındakileri.’’
Öyle bir haldir ki mutsuzluk ,onca emekle ördüğü hayat duvarını kendi üstüne yıkmaktır. ‘’Hayat her şeyden zevk alabilmektir’’ düsturunu unutup tamamlanması gereken bir süreç olarak görmektir. Bilinç altındaki hüzünlü geçmişin hortlayıp bugünü kemirmesine sessiz kalmaktır .Sıfır noktasına doğru yapılan bir yolculuktur. Günün her saatini hüzünle boyamaktır. Öyle duygusal bir çöküntü halidir ki, insanın güçlü iradesini zayıflatır. Yaşamın heyecanının ve dinanizminin yitirilmesine yol açar. Önüne çıkan sorunlar karşısında pes ettirir. İnsanı sudan çıkmış balığa döndürüp, elini kolunu bağlar. Çıktığı her yolculuğun başında kendini bitmiş hissetmesine sebep olur.
İnsanların mutsuz olmalarına sebep olan durumlardan biri de mutsuzluğun tanımını beyinlerine yanlış kodlamalarıdır. İnsanlar küçükken izlediği bir filmden, okuduğu bir kitaptan yada büyüklerinin anlattığı masalardan zihinlerine öyle bir mutluluk fotoğrafı yerleşir ki, bu fotoğrafa benzemeyen hiçbir görüntünün mutluluk olabileceğine inanmazlar. Karşılarına çıkan her hali bu mutluluk tablosuyla ölçerler. Yağmur yağarken bereket yerine kıyafetlerinin ıslanmış olmasını sorun ederler. Gece olunca gökyüzünün yıldızlarla döşenmiş güzelliği yerine karanlığın ürkütücülüğünü düşünürler. En ufak sorun karşısında kendilerini mutsuzluğun kollarına bırakırlar.
Mutsuzluk mutluluktan daha çok ses getirir. Çünkü mutsuzluk öyle bir mercektir ki karşılaşılan her sorunu olduğundan daha büyük gösterir. En ufak bir hastalık , sırtlardaki ufak bir hançer izi, terk edilişler ve başarısız olunan her eylem hep birer mutsuzluk sebebidir. Hep ‘’Neden ben ?’’ diye kemirgen ve takıntılı düşüncelere saplanırlar. Sürekli kullandıkları ‘’Keşke ve acaba’’ kelimeleri ile hayata olan bağlılıklarını azaltırlar. Mutsuzluk nehrinden canhıraş şekilde çırpınır durular. Bu hal devam ettikçe daha bir karamsar, daha bir umutsuz ve huzursuz olurlar. Artık onların yaşama sevincinin katsayısı en diptedir Hiçbir şey yapmak istemezler. Kimseyi çekecek yada kaprislerine katlanacak güçleri de yoktur. Etrafında olup bitenlere karşı oldukça ilgisiz davranırlar. Kendi elleriyle kendilerini yanlılığa iterler.
Hayat bir devinimdir. Sürekli bir birini takip eden karşıtlardan oluşur. Doğum ve ölüm gibi, mutsuzluk ve mutluluk gibi. Bu devinimi hatırda tutulursa mutsuzluk girdabından birkaç kulaç atılarak çıkılabilir. Aksi halde hayat kirli bir cam ardından dokunmadan, koklamadan ve duymadan yaşanarak bitiverir O halde ya bir kulaç atın mutsuzluğun girdabından kurtulun , ya da dibe çökün . Karar sizin !